top of page
Yazarın fotoğrafıSelma Öztürk

Çok yönlü Obezite ve Rutin değerlendirmeleri üzerine

Obezitenin değerlendirilmesinde birkaç vakada da örneğini gördüğüm iki parametreden bahsetmek istiyorum. Anti-Tg ve Anti-Tpo antikorları. Bilindiği üzere obezite dünya genelinde yaygınlığı artan, beraberinde başka hastalıkları da getiren kronik bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Vücutta yağ dokusundaki artışın sağlığı bozacak derecede olması obezite hastalığını kısaca tanımlayabilir. Bu durumu , ölçme ve değerlendirme adına basit antropometrik hesaplar ve ölçümler diyetisyenler tarafından pratikte yapılır. Vücut ağırlığının boyun karesine oranı ,vücut kitle indeksi olarak kullanılmaktadır. Obezitenin değerlendirilmesinde biyokimyasal parametreler de mutlaka değerlendirilmelidir. Sağlığı korumada ve hastalık oluşumunu önlemede bulguları, belirtileri çok iyi değerlendirmek gereklidir. Obezite ile birlikte isimlerini anmak durumunda olduğumuz hastalıklar tarama esnasında gözden kaçırılmamalıdır. Başta diabet, kalp damar hastalıkları, hipertansiyon , abdominal obezite, insülin direnci bilinen ve sıklıkla tanı alınan hastalıklar arasındadır. Obeziteyle ilgili metabolik faaliyetlerin göstergesi olan tiroid bezinin değerlendirmesinde rutinde eksik kaldığını düşündüğüm bir taraf var. Tiroidin hastalıkları ve tiroid kanserleri ve obezite ile ilişkisi pratikte taraması olmayan bir taraf.

Aile hekimlikleri ,dahiliye poliklinikleri ağırlık kontrolü şikayetiyle gittiğimiz polikliniklerdir. Ve hekim rutininde Tsh ve T4 istemi yapıyor. Rutinde Tsh ve T4 isteminin tiroid fonksiyonları ve obezite ilişkisi düşünüldüğünde ötiroidi olan kişilerde subklinik vakalar taranmamış oluyor. Bu düşüncemi destekleyen bir çok çalışmanın var olduğunu da yayınlanan bilimsel makalelerde görmek mümkün. Bilindiği gibi ağırlık kontrolünü sağlamada doktor ve diyetisyen iş birliği , takım çalışması esası tüm dünyada ve bizim ülkemizde de mevcut. Doktor hastayı değerlendirir , muayene eder, tahlillerini ister, diyetisyen de diyetini yazar. İşte film burda başlıyor. Rutin istemlerde tiroid antikorlarının istenmemiş olması tiroid hastalıklarının belirlenmesinde bence sorun olabiliyor, hatta ve hatta istem sonrasında otoimmun antikorlar pozitif olup, doktor bulguları bir noktaya ulaştırmak istediğinde ultrason ve biyopsi serüveninden sonra papilla CA ve /veya malign tümör başlangıçları tespit edilebiliyor. Bu şekilde yaşadığım 2 örnek var ,sadece sağlıklı beslenmek ve biraz kilo vermek için diyetisyene başvurup sonrasında cerrahi müdahale yapılan danışanlarım oldu.

Klinikte beraber çalıştığımız doktorlarımızda şöyle genel bir kanı var sanırım. Hastanın Tsh ,T4 ü normalse antikorları istemeye lüzum yok. Fakat bu durum tesadüfen ve/veya subklinik te olsa ve bilimsel çalışmaların tamamına genelleyemesek te bazı vakalarda hasta ötiroidi iken bile tiroid antikor yüksekliği tespit edilen ve sonrasında ultrason ve biyopsi ile sonuçlarını gördüğümüz tiroid ve papilla CA tanısı alan bireyler var. Hal böyle iken risk grubunda olan obez ve şişman bireylere bu tahlil neden rutinlerde değil merak ediyorum .Prediabet açısından D vitamini ve İnsülin direnci değerleri de yine aynı kapsamda rutinler arasında istenmiyor. Bunun için endokrin ve metabolizma doktorlarımız bu duruma ne söyler bilmiyorum. Sağlık hizmetlerinde , obezite ve kanser ile mücadelede 1.basamakta bu tetkiklerin yapılması gerekliliğini vurgulamak istiyorum.


10 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page